BLOG FLÜT

11.12.2009

TİLKİ AKLIN FARESİ HEP SENDEN BESLENECEK TİLKİ YA ISIRACAK YA ENSENDEN ÖPECEK




Sen hiç denizli horozu gördün mü sekerim.bir sehire sembol olmanın verdigi hissiyatla tüyleri gibi egoları da öyle kabarıktır ki sabahları kargalar bokunu yerken sırf onlara gülebilmek için uyanır ve kahkahalarıyla insanları uyandırırlar,sabah öten horozun hikayesi budur işte.ya da ben karıstırıyor da olabilirim,tıpkı efes ekstrayla rakıyı karıstırmam gibi,kusmaktan korkmak ne büyük ahmaklık.herneyse soguk bir denizli sabahıydı,denizli horozunun kanatları arasında inleyen..karga sesini tiz kahkahalarıyla öyle bastırıyordu ki uykusuzluktan ölmeme ragmen pörtlemiş gözlerimle dimdik yürüyebiliyordum.sabah saat yedi cıvarı karga ve horoz orgazm sigaralarını tüttürürken ben yürüyordum.buz tutan zeminde kaysam ne sakat olur diye düsünürken bil bakalım ne oldu.seni gördüm.kafanı geriye dogru verip bütün kanatlı mahlukatı ürküten o igrenc raddede şen kahkahalarını atıyordun,ve neden sonra yere cakılıp kaldın.duydum ki kuyruk sokumun içine kacmıs,agrısı azalsın diye bir kac hafta simse simide bile oturmussun.yok yok kimse düsmedi o sabah,seni de görmedim.hava soguktu evet,denizli sabahlarından nefret ediyordum dogrudur,ama ama hatırladıgım en güzel sabah o sabahtır nedense.bombos bir sokakta duran iki komik kardan adam gibi olabilirdik.cebimizde burusup ıslanmıs iki sinema biletiyle,durakta beklerken sabah esintisine yenik düsmüs olabilirdik,ama korkma ben bir kardan adamım ve kardan adamlar sogugu sever.ve hatta mutludurlar.eve gidip uyudum,rüyamda seni gördüm,ayrılıgımızın aksamı,rahatsız yattım ve her yanım tutuldu,neyse uykuya daldım.sonra rüyamda bulutlarda uctuk,beni ne cok sevdigini söyledin,yeniden deneyelim dedin,ben de tamam dedim tamam!sonra kalktım ve ancak kalkınca nefes almaya basladım,oh dedim hersey kabustu.
Kabuslar,seri rüyalar zaten uykularımın ana parcası.baca deligine sıkısıp kaldıgım kabuslar görürdüm eskiden,sabaha karsı eve giren hırsız herkesi uykusunda dogramıs,bende bıcagın sürtünme sesine uyanıp,sıra bana gelmeden odamdan cıkıyorum,fakat ne sokak kapısı acılıyor ne pencere.kacıp saklanacak bir delik arıyorum,üçüncü katta olmamıza ragmen balkon kapısını zorluyorum,simdi burada kabus iki farklı finale baglanıyor,kapıyı kırabilirsem,balkon kapısından atlayıp kurtulabiliyorum,ya da kapı acılmıyor.o vakit baca deligine saklanayım diyorum,sıkısıyorum,belden asagım dısarıda debelenirken,hırsız gelip bacaklarımı dogramaya baslıyor,fakat acıdan bayılmam yahut kan kaybından gebermem gerekirken öyle olmuyor,hırsız tarafından yaralarım bandajlanıp ölüme terk ediliyorum,esaretin bedelinde hücreden kacıs sahnesinde herif duvara actıgı fare deligi kadar yerden hapisanenin tesisat sistemine ulasıyor,sonra atık borusunu tasla patlatıp bir de onun içinde sürünüyor ya,yazması bile kötü,işte dar bir yerde sıkımsak,orda ölmeyi beklemek.klostrofobim var ama asansörde 5 saat kalmak korkutmuyor beni,hatta ful konsantrasyon,birseyler yazmak için ideal yer.neyse bunları öylesine bir insana anlatmıstım,o da hemen kendi gereksiz yorumlarından dem vurmaya basladı,cocuklugumda yasadıgım olayların travmatik durumlarının rüyama yansıması bilinc altı üstü vik vik vik..duvardan farkı olmayan insan eskizi tiplerle özel durumlarınızı paylasmak sizi onun gözünde degersizlestiriyor(neden ikinci profilde blok besledigim de cevabıdır bu cümle)psikolokla hasta arasında ki mesafeli egoizm içinde acınası bir mahlukata dönümsek gibi..diger yandan da dostu düsmandan ayırmanın en kolay yolu da bu.anıları yem olarak kullanmak.insanlarla aranızdaki mesafeyi ayarlayan sey anlattıklarınıza gösterilen reaksiyonlar.senle aynı dili konusan birini bulana kadar duvar suratlı insanlarla harcanıyorsun.yazarak rahatlama yoluna gitmek güzel ama ya birilerine okutma ihtiyacı?işte yine yalnızlık.her dem nefretimden kagıdıma damlıyor hayallerim,kimler okuyor bu satırları kac kişinin elinde bilmiyorum,benimle aynı dili konusanlar için yazıyorum,baca deligine sıkısan cocukları dograyan orospu cocukları için degil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder